Politik iktisadın merkezi tartışması olan devlet-piyasa ikiliğinde çok önemli bir alanı kaplayan devlete ait işletmeler/kamu iktisadi teşebbüsleri (KİT’ler), tarih boyunca ülkelerin ulusal kapitalizmlerini oluşturmada, kalkınma deneyimlerinde dikkate değer şekilde görevler üstlenen birer araç olmuştur. Ancak bu durum, kamu iktisadi teşebbüslerini tartışılan, varlığı sorgulanan ve eleştirilen birer kurum olmaktan kurtaramamıştır. Öyle ki, neoliberal manifesto olarak kabul edilen Washington Uzlaşısı çerçevesinde devletin küçültülmesi hevesiyle başlatılan özelleştirme furyası, birçok ülkede kamu mülkiyetinin bu şirketlerden el çekmesine neden oldu. Ağırlıklı olarak gelişmekte olan ülkelerde temel kamusal hizmet alanlarındaki kamu iktisadi teşebbüsleri dahi özelleştirildi. 2000’li yıllara gelindiğinde ise, yaşanan ekonomik ve finansal krizler (örneğin 2008 küresel krizi), devletin ekonomiye geri dönüşünün güçlü bir şekilde seslendirilmesini beraberinde getirdi. Bu durum kamu iktisadi teşebbüslerini de yeniden sahneye çıkardı. Özellikle Çin merkezli kamu iktisadi teşebbüslerinin ve yine mülkiyeti devlet ait ulusal varlık fonu işletmelerinin küresel birer aktör haline gelmesi ve devletçi kapitalizmin farklı bir formatta dönüşü, bu kurumlara olan ilgiyi artırdı.
Ancak kamu iktisadi teşebbüslerinin yeniden dönüşünü anlamak, kavramak ve yorumlamak, tarihe müracaatı zorunlu kılmaktadır. Kapitalizmin met-cezir dalgalarının ortasında kalan bu kurumların günümüzde yeniden önem arz etmesini, politik iktisadın hacimli tartışmalarından soyutlamak mümkün değildir. Dolayısıyla bu çalışmada, önce devletin ekonomik faaliyetlerinin kapitalizmdeki yerine ve günümüzde yükselen devletçi kapitalizme Adam Smith ve iktisadi düşünce tarihi perspektifinden bakılmış, daha sonra ise, devletin ekonomik faaliyetlerinin en öncelikli aracı kamu iktisadi teşebbüslerine yönelik politikalar Türkiye örneği üzerinden irdelenmiştir. Türkiye’nin kamu iktisadi teşebbüsleri serüveni üzerine yapılan değerlendirmeler sonucunda, gelinen noktada devletçi ekonomi modeline doğru bir yönelimin olduğu kabul edilmektedir. Bu bağlamda çalışma, devletin ve devlet işletmelerinin geri plana itildiği düşüncelerin reddiyesi ile sonlandırılmıştır.
Kamu iktisadi teşebbüsleri (KİT’ler) Kapitalizm Devlet Türkiye
State-owned enterprises (SOEs), which occupy a very important area in the state-market dichotomy, is the central debate of political economy, are instruments that have undertaken significant tasks in the development experiences of countries throughout history in forming their national capitalisms. However, this situation has not saved the state owned enterprises from being an institution that is discussed, whose existence is questioned and criticized. So much so that the privatization frenzy, which was initiated with the enthusiasm of downsizing the state within the framework of the Washington Consensus, which is accepted as the neoliberal manifesto, caused the public ownership to withdraw from these companies in many countries. Even state-owned enterprises in basic public service areas, predominantly in developing countries, were privatized. In the 2000s, the economic and financial crises (for example, the 2008 global crisis) brought a strong voice to the return of the state to the economy. This situation brought the state owned enterprises to the stage again. Particularly, China-based state-owned enterprises and state-owned sovereign wealth funds have become global actors and the return of statist capitalism in a different format has increased the interest in these institutions.
However, understanding, grasping and interpreting the return of state-owned enterprises necessitates a reference to history. It is not possible to isolate the importance of these institutions, which were in the midst of the tidal waves of capitalism, from the voluminous debates of political economy. Therefore, in this study, first, the place of the economic activities of the state in capitalism and the rising statist capitalism today were examined from the perspective of Adam Smith and the history of economic thought, and then, the policies towards state-owned enterprises, the most prioritized instrument of the state's economic activities, were examined through the example of Turkey. As a result of the evaluations made on the adventure of Turkey's state-owned enterprises, it is accepted that there is a tendency towards the statist economy model at the point reached. In this context, the study was concluded with the rejection of the thoughts that the state and state enterprises were pushed into the background.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Ekonomi |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 14 Ocak 2022 |
Gönderilme Tarihi | 22 Ekim 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022Cilt: 23 Sayı: 1 |
Cumhuriyet Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.